Hep en iyisini istiyoruz: En pahalı ekipmanlar, en prestijli konserler, en hızlı arabalar, en kusursuz eş… Daha iyisine ulaştıkça mutlu olacağımızı sanıyoruz, ama her seviye bir sonrakini doğuruyor. En iyisi bile zamanla sıradanlaşıyor. Tatminsizlik hiç bitmiyor.

Bu durum sanat dünyasında, girişimcilikte, yazılım sektöründe ve tasarım dünyasında da farklı değil. Müzisyenler, ressamlar, yazarlar, tasarımcılar, içerik üreticileri… Hepsi, en iyi ekipmanlara ve en iyi koşullara sahip olmak istiyor. Başarı gelmediğinde ise suçu, imkansızlıklara ve koşullara yüklüyorlar.

Ancak, kendi ülkemizde, Khontkar gibi tamamen kendi imkanlarıyla çıkış yapmış hip-hop sanatçıları var. Ve yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında da bunun örnekleri mevcut. Mesela Steve Lacy, çoğu şarkısını GarageBand ve gitarıyla yaparak, dünya çapında bir sanatçı haline geldi. Billie Eilish ve Finneas, evlerinin yatak odasında kaydettikleri şarkılarla Grammy ödülleri kazandı. Yani yaratıcılık için her zaman pahalı ekipmanlara gerek yok. Önemli olan, elindekini nasıl kullandığındır.

Büyük sanatçıları büyük yapan şey, sahip oldukları imkan değil, üretme biçimleridir. Teknoloji geliştikçe, müzik yapmak her zamankinden daha kolay hale geldi. Eskiden devasa stüdyolara ihtiyaç duyulurken, bugün bir dizüstü bilgisayar ya da hatta bir telefonla bile hit parçalar üretmek mümkün. Ancak hâlâ, birçok sanatçı en iyi ekipmanlara ulaşamadığı için kendini kısıtlanmış hissediyor.

Tyler, The Creator gibi isimler bile, pahalı prodüksiyonlardan çok, fikirlerin ve hislerin ön planda olduğu işlere odaklanıyor. Daha da çarpıcı bir örnek olarak, efsanevi prodüktör J Dilla‘yı ele alalım. Ölmeden önce, hastane yatağında, sadece bir Akai MPC kullanarak Donuts albümünü yaptı. Ne gelişmiş bir stüdyosu vardı, ne de fiziksel gücü. Ama onun için önemli olan tek şey üretmekti. Ve bu albüm, hip-hop tarihine kazındı, sayısız sanatçıya ilham verdi.

Bir başka ilginç örnekse J.K. Rowling. Harry Potter serisinin yazarı, ilk kitabını yazarken tek bir avans bile alamamıştı. Birçok yayınevi kitabını reddetti ve o dönemde maddi olarak zor durumdaydı. Ancak azimle yazmaya devam etti ve sonunda dünya çapında bir fenomen haline geldi. O da, kısıtlı kaynaklarla başarının ve hayal gücünün sınırlarının olmadığını gösterdi.

Aslında tüm bu örneklerin ortak noktası, fikrin ve vizyonun, sahip olunan imkânlardan çok daha önemli olmasıdır. Rick Rubin’de yıllardır sanatçılara tam olarak bunu anlatıyor. Ona göre, gereğinden fazla olan her şey ilhamın önünde bir engel olabilir. Gerçek sanat, sadelik ve içgüdülerle ortaya çıkar.

Gerçek başarı, sahip olduğun şeylerle değil, onlarla neyi inşa ettiğinle ölçülür. Yaratıcılık, dışarıdaki engellerin değil, içindeki ateşin ne kadar güçlü olduğuyla ilgili. Gerçekten istediğinde, ne kadar sınırlı imkanla başladığın değil, ne kadar tutkuyla devam ettiğin önemlidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Trending