Sanat ve isyan, kapitalizmin çarkları arasında sıkıştığında ne olur? Tarih boyunca radikal sesler, sistemin içinde bir tür muhalefet olarak büyümüş, ancak eninde sonunda kültür endüstrisi tarafından paketlenip satılmıştır. Kendrick Lamar, yıllardır sistem karşıtı bir sanatçı olarak görülüyor. Ancak bugün geldiği noktada, onun da bu büyük makinenin bir parçası haline geldiği gerçeğini görmezden gelemeyiz.

Kendrick, müziğiyle toplumsal travmaları işledi, ırkçılığı, adaletsizliği ve bireysel bunalımı anlattı. To Pimp a Butterfly, siyah kültürünün en derin acılarından beslenen bir şaheserdi. DAMN. , kişisel ve politik çatışmaların şiirsel bir anlatısıydı. Ancak kültür endüstrisinin doğası gereği, en sert eleştiriler bile bir noktada ürüne dönüşmek zorunda kalıyor. Kendrick’in sistem karşıtı imajı bile, müzik endüstrisinin “entellektüel rap” kotasında pazarlanabilir bir malzeme haline geldi. Grammy performansları, Pulitzer ödülü, Super Bowl sahnesi bunların hepsi, sistemin en radikal sesleri bile nasıl ehlileştirdiğini gösteriyor.

Bu paradoksun en açık örneklerinden biri, Playboi Carti’nin son albümüne konuk olması. Kendrick, yıllardır ana akımın yozlaştırıcı etkilerini, sığlaşan rap kültürünü eleştirirken, tam da bu kültürün zirvesindeki bir figürle işbirliği yaptı. Playboi Carti, müziği ve imajıyla tamamen estetik ve trend odaklı bir fenomen. Lirikal derinlikten çok, magazin ve kaotik enerjisiyle var olan biri. Kendrick, bir yandan Drake gibi isimleri “sistem ürünü” olarak eleştirirken, diğer yandan pop kültürünün en yüzeysel figürlerinden biriyle çalışarak kendi pozisyonunu da sorgulanır hale getiriyor.
İsyanın Meta Haline Getirilmesi
Bu durum, Black Mirror’ın o karanlık sahnesini hatırlatıyor: Sistemin yozlaşmasına karşı kendini feda eden bir adam, çıkış yolunu kendi canında buluyor. Ancak çok geçmeden, onun bu trajik isyanı bile sisteme entegre ediliyor. İntihar konuşması, haftalık bir televizyon şovuna dönüştürülüyor.

Kendrick Lamar’ın kariyeri de bir bakıma buna benziyor.
Bir zamanlar sisteme karşı radikal bir ses, sokakların vicdanı ve bastırılmışların sözcüsüydü.
Ama zamanla, anlattığı karanlık sisteme ait pazarlanabilir bir “ürün” haline geldi.
Şimdi onun albümleri milyonlar satıyor, müzikleri reklam aralarında çalıyor, yüzü moda kampanyalarında beliriyor.
Sistem, artık radikal olanı da susturmak yerine daha zekice bir yol izliyor: Onu yutuyor.
Yutuyor, sindiriyor ve parlatıp yeniden satıyor.
Böylece hem muhalefeti nötrlüyor hem de ondan kâr ediyor.
Bugün Kendrick bile bir markaysa, geriye neyin sahici kaldığını sormak kaçınılmaz.
İsyan eğlenceye dönüştüğünde, devrim dekor olur.

Bir yanıt yazın